8 EYLÜL’DE İKLİM İÇİN SES VER !

Doğayı, kentlerimizi, yaşamımızı esir alan “aşırı” iklim olayları gün geçtikçe yeni normalimiz halini alıyor. Bir yandan fosil yakıt bağımlılığımız, diğer yandan doğal kaynak tüketiminin %75’inden, sera gazı salımlarının da %70’inden sorumlu kentlerimiz iklim krizini her geçen gün derinleştiriyor.

Biliyoruz ki, ne yetersiz kalan uluslararası iklim müzakereleri, ne teknolojik gelişmeler, ne de bireysel çözümler bu krizi bir başına çözebilecek güce sahip. Gidişata dur diyecek, yaşanabilir kentleri inşa edecek, gezegenimize nefes aldıracak tek güç bizleriz. Bu yüzden bugünün karanlığından kurtulup geleceğe umutla bakmak isteyenleri, 8 Eylül’de dünyanın dört bir yanında eş zamanlı gerçekleşecek küresel eylem gününde İklim İçin Ses Ver’meye davet ediyoruz.

Neden mi 8 Eylül? Çünkü 12 – 13 Eylül’de dünyanın dört bir yanından yerel yönetimler, ve demokratik kitle örgütleri Küresel İklim Eylem Zirvesi için ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bir araya gelecekler. Zirvenin amacı dünyanın dört bir yanındaki belediye yönetimlerini ve yerel liderleri, dünyanın Paris İklim Anlaşması hedeflerine ulaşmasında yardımcı olacak kararlı iklim taahhütlerinde bulunmaya davet etmek. Ancak biliyoruz ki iklim değişikliğine karşı alınacak önlemler, sadece yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakılamayacak kadar acil ve hepimiz için hayati.

Yerel yönetimleri iklim için bir an önce harekete geçmeye davet edecek 8 Eylül küresel eylem gününde biz de Türkiye’den sesimizi yükselteceğiz. Kentlerimiz, ani hava değişimleriyle, sellerle, dolularla, aşırı sıcaklarla giderek kırılganlaşıyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre de iklim krizine karşı harekete geçmezsek 2030 yılına geldiğimizde sadece İstanbul ve İzmir’de 330 milyon dolarlık, 2100’de ise 15 milyar dolarlık hasar ortaya çıkabilir.

Buna rağmen Türkiye, Trakya’nın günebakanlarını kömür karasına boyama pahasına, oksijen deposu Kazdağları’nı, cennet Alpu Ovası’nı zehirleme pahasına fosil yakıt projelerine devam ediyor. İklim krizine karşı en önemli mücadele ayağı yenilenebilir enerji çözümlerine yeterli desteğin verilmemesinin yanında yakın zamanda Enerji Bakanlığı’na bağlı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü de teşkilat yapısından çıkarılarak Enerji İşleri Genel Müdürlüğü’ne bağlandı.

Önümüzdeki süreçte şayet yaşanabilir kentleri el ele inşa etmek istiyorsak bir yandan fosil yakıtlara karşı olan mücadelemizi yükselterek gücümüzü göstermemiz ve adil geçiş yoluyla yenilenebilir enerji çözümlerini hayata geçirmemiz, diğer yandan yerel yönetimlerimizi iklim dostu kentleri kurmaları için ikna etmemiz gerekiyor.

Tam da bu yüzden 8 Eylül’de insanlığın tarihi boyunca karşılaştığı en büyük krize karşı iklim hareketinin sesini Kaliforniya’dan Bangkok’a, Pasifik Adaları’ndan İstanbul – Kadıköy’e, merkezi olmayan etkinlikler, renkli eylemlerle yerellerimizde yükselteceğiz.

BÜLENT ÖZGEN-HABER MERKEZİ