Ülkemizin Değerlerinden Yakma Sanatı Ustası Fatih Şahin
Doğrusunu isterseniz sergi alanına giderken kendimi pek fazla bilgi sahibi de olmadığım yakma sanatı hakkında hayal kırıklığına uğramaya hazırlamıştım. Oysa ki sergi salonu girişinde ilk kez gördüğüm Fatih Şahin Bey’in harika tabloları ön yargılarımı tamamen kırmama neden oldu. Daha sonra Ördekli Kültür Merkezi’nin geniş sergi salonlarının her birinde sergilenen çok sayıdaki ahşap yakma tabloları teker teker inceledim.
Gördüklerimden öylesine etkilendim ki: Örneğin, “Fatih Bey, tablolarınızdaki tonlamaları bu kadar temiz ve pürüzsüz yapabilmenizin sırrı nedir?” diye sorduğumda bu sanatı çok sevmesinden kaynaklandığını söyledi . Bende değil hayal kırıklığı yaratmak, bilakis bu sanatın geleceği için büyük umutlar yeşertti. Bu yüzden Fatih Bey’e teşekkür ederim.
Gördüğüm kadarıyla sergiyi düzenleyen beyefendi materyaller/insanların gerçek tonlarını eserlerine başarıyla aktarmış. Sözün kısası sanatçı , yakma resim tekniğinin görsel bir sanat dalı olarak kabul edilebilmesi ve eserlerini profesyonel sanat galerilerinde sergileyebilmeleri için gerekli zemini hazırlamış olarak karşımıza çıktı .
Fatih Şahin Bey ; “Kendime özgü eserler yapmaktayım, yakma resim tekniği, ahşabın sadece yakılması suretiyle elde edilen renklerle icra edilen bir tekniktir. Lütfen bu tanımlamaya dikkat edelim, yakma resim tekniğini yanlış tanıtmayalım! Bizim kullandığımız ahşap yanığı renkler “sıcak renkler” olarak adlandırılan renk türleridir.
Bu sıcak renklerle beraber siz gökyüzünü ve denizi mavi, ağaçları yeşile boyarsanız, sıcak renklerle beraber soğuk renkleri de kullanmış ve renk uyumunu bozmuş olursunuz. Belki bu tür tabloların cıvıl cıvıl görüntüsü bazı kişilerin hoşuna gidebilir, ancak şunu biliniz ki bu tür tablolar saygın sanat ortamlarında asla değer bulmayacaktır.”
“Sahip olduğum tüm bilgi ve tecrübeleri sizlerin aracılığı ile yakma resim sanatına gönül veren tüm arkadaşlarla paylaşmak üzere sizleri her zaman atölyemde bekliyor olacağım. Atölyemin kapısının herkese her zaman açık olduğunu, soru sormak isteyen herkesin sorularını telefonumdan arayarak sormalarını, buna da her zaman açık olduğumun bilinmesini isterim. Tekrar teşekkür eder, sizin aracılığınızla tüm sanatsever arkadaşlarıma selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.”
Dağlama ile ilgili türk kültüründe genel bilgi
Türk kültür çevresinde dağlama yazılı belgeler ışığında M.Ö. 5. yüzyılın ortalarına kadar gitmektedir. M.Ö. 5. yüzyılda İskitler dağlamayı bedeni güçlendirmeye yönelik uygulamaktadırlar. Genç kızların sağ göğüsleri ile diğer insanların omuz, dirsek, bilek, kalça, diz ve ayak bileklerinin dağlanması bu amaca hizmet etmektedir. Bu işlem gerçekleştirildiğinde beden güçlenmekte ve daha iyi hareket kabiliyeti kazanılmaktadır. Böylece çok iyi ata binilebilmekte ve iyi bir şekilde yay gerip ok atılabilmektedir.
Bu şekilde bir amaç için dağlama yaygın olarak görülmekte ve gelenekselleştirilmiş durumdadır. Bedeni güçlendirmeye yönelik dağlamanın Uygur kültür çevresinde varlığı da bilinmektedir. Bir defada bedenin çeşitli yerlerinin dağlanmasının hastalıktan daha çok bedeni dinç tutmaya yönelik bir uygulama olduğu dikkati çekmektedir. Hastalıkların tedavisine yönelik dağlama daha çok Göktürk döneminden sonra ortaya çıkan Türk topluluklarında görülmektedir.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de belirgin bir şekilde takip edilebilmektedir. Kültürel süreklilik içerisinde günümüze kadar ulaşmış durumdadır. İnsanın bedeninde ortaya çıkmış bir takım hastalıkların, özellikle yara ve şişliklerin tedavisinde dağlama söz konusu olmaktadır. Bedenin baştan ayağa kadar birçok yerine dağlama yapılmaktadır.
Türk kültür çevresinde bu tür dağlama yaygınlık göstermektedir.Hayvan hastalıklarının tedavisinde de dağlama özel bir yer tutmaktadır. At, sığır, koyun, keçi vb. hayvanların çeşitli rahatsızlıkları dağlanmak suretiyle tedavi edilebilmektedir. Tıpkı insanda olduğu gibi hayvan bedeninin de çeşitli yerlerine hastalığın türü ve özelliğine göre dağlama yapılmaktadır.
Tıptaki bazı gelişmeler insan hastalıklarında olduğu gibi hayvan hastalıklarında da dağlamayla tedaviyi büyük ölçüde ortadan kaldırmış görünmektedir. Türk kültür çevresinde en yaygın dağlama biçimi hayvan ve eşyanın tanınmasına yönelik olanıdır. Özellikle geniş otlaklarda yayılan hayvanların karışmasını önlemek için dağlama yoluyla damgalandıkları görülmektedir. En çok atların bu şekilde dağlandıkları dikkati çekmektedir. Bu gelenek Türk kültür çevresinde kültürel süreklilik içerisinde günümüze kadar ulaşmıştır. Genel olarak bu üç dağlama şekline birlikte bakıldığında İskit, Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde dağlama yaygın olarak görülmektedir.
Günümüz Türk devlet ve topluluklarında da dikkati çekmektedir. Tıptaki ilerlemeler ve geleneksel bir takım değişiklikler sonucunda iki dağlama usulü büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Halk hekimliğinde yer alan bazı uygulamalar geliştirilerek tıpta kullanılmaya başlamıştır. Hayvanların dağlanarak damgalanması ise günümüzde de sürdürülmektedir. Özellikle ekonominin hayvan besleyiciliğine dayandığı bozkır kültür çevresinde atların damgalanması dağlama yöntemiyle yapılmaktadır. Hab Editörü: Cem Bayram SEÇEN
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar